Bilginin üretim, dolaşım ve kullanım biçimlerinin köklü bir dönüşüm geçirdiği çağımızda, sosyal bilimler yalnızca toplumsal olguları betimleyen bir alan olmanın ötesine geçerek, bu dönüşümü anlamlandıran, eleştirel biçimde sorgulayan ve geleceğe ilişkin öngörüler geliştiren stratejik bir bilgi alanı hâline gelmiştir. Küreselleşme, dijitalleşme, yapay zekâ temelli teknolojiler, göç hareketleri, örgütsel yapıların dönüşümü ve kamusal alanın yeniden biçimlenmesi gibi çok boyutlu süreçler; birey, toplum ve kurum arasındaki ilişkileri yeniden tanımlamakta, sosyal bilimler literatüründe yeni kavramsal çerçevelere ve disiplinlerarası yaklaşımlara olan ihtiyacı her geçen gün daha görünür kılmaktadır.
