‘Oyun’, özünde, düşünen ve yaşam pratiklerini sürekli geliştirme eğilimi içerisinde olan bireyin hayal dünyasını ortaya koyma biçimidir. Sosyal bir varlık olan bireyin oyuna ilişkin geliştirdiği taktik ve kurallar, bu düşünce/hayal dünyası ve çevresel faktörlerden etkilenmektedir. Birey için iletişim ve etkileşim, sosyalleşmenin vazgeçilmez unsurları arasında yer almaktadır ve etkileşim süreçlerinde geliştirilmiş tüm yapıp edişler, toplumu oluşturan birey(ler)in sözlü ve davranışa dayalı katkılarından beslenmektedir. Toplumların yaşam alanları üzerinde açığa çıkardıkları tüm dönüşümler, hayal(ler)in ortaya konulması ve mevcudun üzerinde gerçekleştirilen müdahalelerle ilintilidir. Bu bağlamda oyun, gerçek dünyadan bağımsız düşünülemez ve gerçek dünyanın sınırlarını zorlaması nedeniyle de dönüştürücü role sahiptir. Kimi zaman öğre(t/n)me kimi zaman uzlaştırma ve rekabet açığa çıkarma kimi zaman da belirli bir birikimi yansıtma aracı olarak oyun, bireyin iş yapış pratiklerinde düzen, prensip, kural ve mükemmelliği arama/kaydetme/ortaya koyma çabasının bir sonucudur. Özgürlüğüne düşkün ve kendini gerçekleştirme istekliliği içerisindeki birey için oyun, aynı zamanda kendini sunma, toplumsal katkı açığa çıkarma ve hayallerini yaşam pratiklerine dönüştürme etkinliğidir. Gönüllü bir katılımın sağlandığı ve ‘eğlenme’ unsurunu içinde barındıran oyun, hayal dünyasının gerçeğe yansıtılması çerçevesinde zihinsel, fiziksel ve elbette biyolojik olarak ele alınabilecek bir eylemsellik biçimidir.