BEREKETİN SEMBOLÜ: KYBELE

Anadolu, stratejik konumu itibarıyla, tarih boyunca birçok kavme vatan görevi yapmıştır. Bundan dolayı Anadolu uygarlığı bir ulusun değil, bir toprağın uygarlığıdır. Ne yazık ki bu toprak parçası üzerinde yaşayan insanlar, belli bir dönemden öncesini kendilerinin saymazlar. Zira bugün Türkiye olarak isimlendirdiğimiz bu topraklarda atalarımızdan önce yaşamış olan birçok kavmin varlığını inkâr edemeyiz. Eğer üzerinde yaşadığımız toprağın tarihini bir bütün olarak anlamaya azmetmiş isek yalnız eldeki yazılı vesikalarla yetinmeyip, tarih öncesi çağlara da gitmek zorundayız. Bugün Anadolu’da bulunan, sanat değeri taşıyan buluntuların en eskisi Ana Tanrıça ile ilgili olanlardır. Anadolu’nun her bölgesinde ele geçmiş olan bu ana tanrıça heykelcikleri eskiçağ Anadolu inançlarının göstergesi olarak büyük önem arz eder. İnsanlık tarihinin en eski dönemlerinden itibaren doğa ile kurulan ilişki, dinsel inanç sistemlerinin temelini oluşturmuştur. Toprak, su, güneş gibi yaşamsal unsurlar; zamanla kutsallaştırılmış ve üretkenliğiyle özdeşleştirilen “dişi ilke” kavramı, birçok uygarlığın inanç dünyasında Ana Tanrıça figürüyle somutlaşmıştır. Bereketin, doğurganlığın ve doğayla bütünleşik yaşam anlayışının simgesi haline gelen Ana Tanrıça, Anadolu coğrafyasında farklı adlarla ve biçimlerle binyıllar boyunca varlığını sürdürmüştür. Bu çalışmada, Anadolu başta olmak üzere Mezopotamya, Ege, Doğu Akdeniz ve çevre kültürlerde Ana Tanrıça inancının izleri; arkeolojik buluntular, ikonografik öğeler, efsaneler ve tapınma ritüelleri ışığında ele alınmıştır. Kybele, Kubaba, Hepat, Arinna ve Rhea gibi farklı adlarla anılan tanrıça figürünün; zaman ve mekân içinde geçirdiği dönüşüm, ama aynı zamanda koruduğu temel nitelikler çalışmanın ana eksenini oluşturmuştur. Ayrıca Ana Tanrıça’nın simgeleri, temsil ettiği sembolik güçler ve ona atfedilen hayvanlar da detaylı biçimde incelenmiştir.

BEREKETİN SEMBOLÜ: KYBELE

ISBN: 978-625-378-240-5