Meyveler doğanın süsü, sofralarımızın vazgeçilmezi, en güzel tabloların esin kaynağı, çocukluğumuzun minik ısırıklarıyla damağımıza kazınan ilk tatlardır. Geçmişten günümüze çeşitlilik artmakta, sofralarımıza birçok yeni meyve tür ve çeşidi eklenmektedir. Minör meyveler anavatanında ve dağıldığı coğrafyalarda dağınık ağaçlar veya küçük doğal popülasyonlar halinde bulunan az bilinen meyve türleridir. Yetiştiriciliği sınırlı alanlardadır, yol veya bahçe kenarı ağaçlar, aile ihtiyacına yönelik üretimleri vardır. Hastalık ve zararlılara karşı dayanımları yüksek olup, bir kısmında tarımsal girdi kullanımı dahi yoktur. Son yıllarda organik tarım için de cazibe kaynağı olan bu meyvelere ilgi artmaktadır. Ürünleri doğa ananın sunduğu şifa kaynağıdır. Tıbbi kullanımlarına yönelik çalışmalar sürekli artış göstermektedir. Yüzyıllar ötesinden günümüze taşınan şifacıların bilgeliği bilim ışığı altında minör meyvelerin üretimine rehberlik etmektedir. Çocukluğumuzun kolyeleri alıçlar, beş bıyıklı bilge muşmulalar, kan kırmızı kızılcık, Anadolu’nun gül ebrusu gileburu ve karadeniz sevdası hasret kokan karayemiş şifa depolarımız olarak hayatımızda yadsınamaz değere sahiptir. Her gün yeni bir meyve türü ile tanıştığımız dünyamızda, Asya’dan, Avrupa’ya, Avrupa’dan Amerika’ya uzanan kültür koridorunda süper meyve aronya, bal yemişi, bektaşi ve frenk üzümleri kültürü artan türler arasında yerini almaktadır. Baharın habercisi kiraz erikleri, doğanın süsü çakal erikleri, büyüleyici kokusu ile iğdeler vazgeçilmezlezzetlerimiz olmaya devam ederken, minör yetiştirilme olanağı bulabilen pikan cevizinin lezzeti etkisini artırmaktadır.