“Siz hiç damgalandınız mı?” sorusuna pek çok kişi “hayır” cevabını verebilir. Ancak bu birçok kişinin, hayatlarının çeşitli dönemlerinde damgalandığını ve bunun farkında dahi olmadıklarını söylemek gerekir. Hatta hayatlarının bazı bölümlerinde başkalarını da damgalamış olabilirler. Komşularını ya da çocuklarını mesela… Çocuklarına tembel demişlerdir, komşularına görgüsüz… Ve bu ifadelerin bir damgalama çeşidi olduğunu fark etmemişlerdir. Çünkü günlük yaşamda basit düzeyde kalan, yaygınlaşmamış damgalamalarla mücadele etmek kolaydır. Peki, eğer bu damgalamalar organize bir şekilde yapılırsa? Hatta damgalamayı bir iktidar yaparsa! Bu iktidar, tüm kurumları, basın ve yayın organlarıyla bir damgalama politikası izlerse! Ne olur? Bu damgalama, kişilerin karşılaşabileceği en sistematik ve ağır damgalamalardan biri olacaktır. Damga siyaseti olarak adlandırılabilecek bu olguyu iyi tanımak gerekir. Aksi takdirde hem bireysel hem de toplumsal açıdan damga siyasetinden korunmak mümkün olamayacaktır. İşte bu kitap, damga siyasetini incelemeyi hedefliyor. Damga siyaseti tam olarak anlaşıldığında, nerede olursa olsun varlığını teşhis etmek kolaylaşacaktır. Dolayısıyla damga siyasetinin adının konulması, sistematik olarak incelenmesi, teorisinin oluşturulması ve örneklendirilmesi gerekir. Bu açıdan bu kitabın bir ilke imza attığı söylenebilir. Korku siyaseti, savaş siyaseti, barış siyaseti derken artık “Damga Siyaseti” de literatürde yerini almaktadır.