Sanayileşme sürecinin bir sonucu olarak; kentlerde demografik yapının değişmesi ve nüfus yoğunluğunun artması güç ve iktidar kavramlarının kent üzerindeki etkisini daha da belirgin hale getirmiştir. Siyasi yönetim ve liderlik yaklaşımlarında yenilik arayışları ortaya çıkmıştır. Değişen toplumların yönetilmesi, geleneksel liderlik anlayışlarından uzaklaşılmasını zorunlu hale getirmiş ve liderlik kavramının öneminin daha da artmasına neden olmuştur. Bu bakımdan liderlerin, toplumsal, sosyal ve ekonomik sorunlar başta olmak üzere tüm sorunların çözümünde başarılı olabilmeleri tek başına yeterli görülmemeye başlanmıştır. Özellikle dini ve siyasi yönetim yaklaşımlarının, Aydınlanma Çağı ile birlikte kitleler tarafından yoğun biçimde sorgulanması, liderlik algısını farklı boyutlara taşımıştır. Buna göre, değişime uyum sağlayabilmelerinin yanı sıra; aynı zamanda, yaratıcı ve eleştirel düşünebilen,yenilikler yaratabilen, kitleler ile empati kurabilen ve bu bağlamda toplumsal yapıyı kendi ideolojileri doğrultusunda yönlendirebilen liderler, kitleler tarafından tercih edilmektedir.