Tüberküloz (TB) tedavisinde kullanılan ilaçların tarihsel gelişimi, hastalığın küresel yükünün azaltılmasında temel bir rol oynamıştır. İlk kuşak antitüberküloz ajanlar (izoniazid, rifampisin, pirazinamid, etambutol), bakteriyel büyümeyi hedefleyen spesifik mekanizmalarla etkili olurken, uzun tedavi süreleri ve yan etkileri nedeniyle hasta uyumsuzluğu ve tedavi başarısızlıkları yaygınlaşmıştır. Bu durum, çoklu ilaç dirençli (MDR-TB) ve ekstensif ilaç dirençli (XDR-TB) suşların artmasına zemin hazırlayarak yeni ilaçların geliştirilmesini zorunlu kılmıştır. Son yıllarda geliştirilen bedaquiline, delamanid ve pretomanid gibi yenilikçi moleküller, bakteriyel ATP sentezi ve hücre duvarı biyosentezi gibi kritik hedeflere müdahale ederek dirençli TB tedavisinde çığır açmıştır. Oksazolidinon sınıfından linezolid gibi ajanlar, protein sentezini inhibe ederek tedavi seçeneklerini çeşitlendirmiştir. Klinik çalışmalarda (SimpliciTB, Nix-TB, ZeNix gibi) bu yeni kombinasyonlar, tedavi etkinliğini artırırken süreyi önemli ölçüde kısaltmakta ve toksisiteyi minimize etmektedir. Farmakokinetik ve farmakodinamik avantajlar, direnç gelişimini engellemede stratejik önem taşımaktadır.
