DUYGUSAL EMEK VE ETKİLİ LİDERLİK

Klasik yönetim anlayışında insan unsuru ikinci planda tutularak, insanlar, sadece maddi olarak tatmin edilmeye çalışılmakta ve duygusal ihtiyaçları dikkate alınmamıştır. İnsanın ekonomik unsurlarla motive edileceğine ve ücret artışının sağlanması sonucunda verimliliğin artacağına inanılmıştır. Bütün insanların tembel olup çalışmayı sevmedikleri, bu nedenle katı bir denetimle, ceza ve baskı yoluyla yönetilmeleri gerektiği düşünülmüştü. Neoklasik yönetim anlayışına geçildiğinde insan faktörünün ön plana çıkmaya başlamasıyla birlikte, insanın sadece maddi ihtiyaçlarının karşılanmasının yetmeyeceği, duygusal ihtiyaçlarının da karşılanması gerektiği anlaşılmıştır. Bu dönemde, gerekli koşullar sağlandığında (motive edildiklerinde), insanların sorumluluk üstlenebileceği ve çalışmaktan keyif alabileceğine inanılmaya başlanmıştır. Modern yönetim anlayışında ise; gelişen insan odaklı yönetim anlayışıyla birlikte örgütlerde insan kaynağına yapılan yatırımlarda artış görülmüştür. Çalışana değer veren bir örgüt iklimi oluşturulması, takım çalışmalarının teşvik edilmesi, çalışanları motive etme araçları olarak maddi unsurların yanında duygusal unsurlara da yer verilmesiyle birlikte, çalışanların örgüte karşı aidiyet ve bağlılık duygularını hissetmeleri amaçlanmıştır.