EHL-İ SÜNNET AKÂİDİ

Hz. Peygamber’in vefatından sonra ümmet arasında zuhur eden bir takım siyasî-dinî ihtilaflar, Müslümanların çeşitli fırkalara ayrılmasına ve bu fırkaların hem fikrî sahada hem de fiilî olarak birbirleriyle mücadele etmesine neden olmuştur. Her bir fırka, Hz. Peygamber’den nakledilen yetmiş üç fırka hadisini baza alarak kurtuluşa ereği belirtilen                     fırkna-i nâciyenin kendisi olduğunu öne sürmüştür. Bu durumda, Hz. Peygamber’in sünneti üzere olan, sahabe arasında vuku bulan siyasî ihtilaflarda tarafsızlık ilkesini benimseyen, sırf siyasî sebepler yüzünden sahabenin hiçbiri aleyhinde konuşulmasını kabul etmeyen ve onları hayırla yâd eden, Kur’ân ve Sünnet’i kendisine rehber ve yol edinen Ehl-i sünnet ve’l-cemâʿat adıyla anılan ana bir kitle daima varlığını korumuştur. Bu kitlenin ilk bilginleri olarak tarif edebileceğimiz, hicrî II. asrın ve sonrasının selef ulemâsı, kendi inançlarını, diğer fırkaların düşünce sitemlerinde yer alan bâtıl düşüncelerden, sapkın yönelişlerden ve bid’at ve hurafelerden korumak için bir takım özlü akaid risâleleri kaleme almışlardır. Bu eserlerde kendi inançlarını vurgulama ve diğer fırkaların görüşlerini ret ve inkâr etme amacı güden bu âlimler, Ehl-i sünnet’in yegâne savunuculuğunu yapmışlardır.

Kategoriler: Etiketler: ,