Doğum, evlenme ve ölüm halk kültüründe insanoğlu için en önemli geçiş dönemleri olarak tarif edilir. Bütün kültürlerde doğum ile evlenme sevinç ve mutluluk vesilesi iken ölüm, insanları derin üzüntülere boğarak tarifsiz acılara sebebiyet vermesi bakımından diğerlerinden ayrılır. Yaşamın en soğuk gerçekliği olan ölüm, maddi hayatın sona ermesi olduğu için insanoğlu tarafından kolay kabullenilemeyen bir durumdur. Çok sevilen bir yakının kaybedilmesi insanları uzun süre etkisinden çıkamayacakları bir hâlet-i ruhiyeye büründürür. İnsanoğlu için belirli bir yaş sınırı olmaksızın her ölüm biraz erkendir, ancak genç yaştaki kimselerin vefatı bütün toplumlarda çok daha büyük üzüntülere sebep olur. Bilhassa toplumu teşkil eden aile biriminin kurucusu ebeveynler için acıların en büyüğü ise evladını kaybetmektir. Bu acıyı en yoğun şekilde yaşayanlardan biri de ardı ardına üç oğlunun da ölümüne şahit olan XIX. asır devlet adamlarından Yozgatlı Yûsuf Ziyâ Efendi’dir.