“KÖYLÜ”DEN “KENTLİ”YE DÖNÜŞÜMÜN TÜRK SİNEMASINA YANSIMASI

Tarih içerisinde insanlık birçok değişim ve yenilik yaşamıştır. Bu yenilikler ve değişim yaşatan kültürel evreler, insanları konargöçer, ilkel hayat şartlarından yerleşik, modern yaşama hazırlamıştır. İnsanlar, ağaç kovuklarında kalıp, doğaya bağlı olarak yaşadığı bölgeyi değiştirirken; yaşanılan gelişmeler ve teknolojik gelişmelerle tarımsal üretime başlamış ve tarımsal üretimin tabii sonucu olarak yerleşik hayata geçmiştir. Yerleşik hayatın ve tarımsal üretimin başlamasıyla ilk köyler de kurulmuştur. Gelişme ve yenilikler, köylerin kurulmasıyla daha da hız kazanmış, köylerin nüfus, alan ve teknolojik olarak büyümesiyle medeniyetin başlangıcı olarak görülen kentler kurulmaya başlamıştır. Bazı düşünürler, köy mekânı gibi kentlerin de Doğu coğrafyasında kurulduğunu bazı düşünürler ise kentin, köy mekânıyla benzerlik gösterse de bazı özelliklerinin kendine has ve köyden farklı bir mekân olduğundan bahsetmiş ve ilk kentlerin Batı coğrafyasında kurulduğunu belirtmiştir. Yine pek çok düşünür, kenti demografiden siyasete, ekonomiden sosyolojiye değişik kıstaslara göre tanımlamıştır. Düşünürler, kenti farklı ölçütlere göre ele alsalar da birleştikleri tek bir nokta vardır. O da kent ile medeniyetin paralel gelişim göstermesidir. Kentler kurulduğunda, gelişip büyüdüğünde medeniyetler de aynı şekilde kurulmakta ve gelişim göstermektedir. Kültür ve medeniyetin merkezi olarak kentler, değişik dönemlerde önemli gelişmeler ve değişimler göstermiştir. Kentin en önemli gelişimi 17. yüzyılda Avrupa’da başlayıp ardından tüm dünyaya yayılan Endüstri Devrimi ile olmuştur. Bu nedenle kent anlatımında kentler, sanayi öncesi ve sanayi sonrası olarak ele alınmıştır.